Saman Yolu tv nın yenı dızısı kollama dizisi sitesi
  ||SENARYO TAHMINLERIMIZ||
 

Maraşlı orta halli bir Anadolu ailesinin çocuğu olarak ağabeyinin kefil olmasıyla aldığı burs sayesinde okuyup polis oldu ve Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı'na kadar yükseldi. 1983 yılında ünlü Altın Kaçakçılığı olayını ortaya çıkardı. 1984-1992 yıllarında önce Diyarbakır'da (Terörün en yoğun olduğu o yıllarda Diyarbakır’da istihbarat şubesi müdürü olarak görev yapan Hanefi Avcı, burada JİTEM komutanı olarak görev yapan Binbaşı Ahmet Cem Ersever ve ekibinin yaptığı yargısız infazlara karşı çıktı. Ersever’e “yanlış yoldasın” diyen ve onu defalarca uyaran Avcı, aynı süreçte Mehmet Ağar, Korkut Eken, İbrahim Şahin üçlüsünün Emniyet Teşkilatı’nda uygulamaya koyduğu terörle mücadele stratejisini de onaylamadı. Avcı bu tarihlerde İstanbul’da istihbarat şubesi müdürü ve il emniyet müdür yardımcısı olarak görev yaptı.) , sonra da İstanbul'da çalıştı.



Otuz yıla ulaşan polislik kariyerinin büyük bölümünde, Diyarbakır’dan İstanbul’a kadar Türkiye sathında hâlâ sürmekte olan terör mücadelesinin bel kemiklerinden biri olan Avcı, tamamen devlete aidiyet duygusu içinde olan ve “devletin polisi” anlayışını temsil edenlerin başında geliyor. Onu yakından tanıyanlar, 1980’li yılların sonunda Diyarbakır’da Terörle Mücadele şube müdürü iken de, 1990’larda İstanbul’da istihbarat müdürü ve Necdet Menzir’in yardımcısı iken de, 1997 başına kadar Ankara’da Emniyet İstihbarat Dairesi’nin iki numaralı adamı iken de yakın çalışma arkadaşlarının birbirinden farklı siyasi anlayışlara sahip kişiler olduğunu belirtiyorlar. Bu sebeple 28 Şubat sürecinde 10 günlüğüne tutuklanıp Beypazarı Cezaevine konulduğunda onu ilk ziyaret edenlerden birinin Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili Sabri Ergül olması boşuna değildi. Avcı, böylesine bir polislik anlayışını temsil ettiği için, 28 Şubatçılar bile onu en fazla 10 gün cezaevinde tutabildi.

Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısı Talat Şalk’ın, “Biz ve polis 1993-95 arasında iyi çalışmasaydık ve terörün önüne geçmeseydik Türkiye’de yeni bir askeri müdahale olacaktı.” açıklamasını hatırlayın. Şalk’ın sözünü ettiği mücadelenin polis cephesindeki en önemli ayaklarından biri Avcı’ydı. O tarihlerde önüne geçilen en önemli olaylardan biri Ankara’da bazı üst düzey generalleri hedef alan ölümcül saldırı girişimiydi. Bu, sadece birkaç polisin kendilerini devlete adamasından ibaret bir olay değildi. Avcı ve arkadaşları dünyayı dolaşarak en yeni teknolojileri getirip bu gücü devletin terör mücadelesinde kullandılar. Bu hava Ankara’da öteki istihbarat kurumlarının da rekabet duygusu ile kendilerini yenilemelerini sağladı. Türkiye biraz da bu sayede terörün belini kırdı. Beypazarı Cezaevi’nde iken onu ziyaret edip birkaç Batılı polisiye yazarın kitaplarını götüren bir dostuna Avcı, cezaevinden çıktıktan sonra, “Getirdiğin o kitaplarda bahsedilen teknolojiler çok eski. 15-20 sene öncesine ait.” demişti. Türkiye, Avcı ve arkadaşları sayesinde bazı Batılı ülkelerin önüne geçen bir istihbarat teknolojisine erişti. Böylesine devlete adanmış bir polislik hayatı sebebiyle, devletin içindeki bazı yanlışlıkları 1997’de “cesurca” dile getirmekten çekinmedi.

MİT'in telefonlarını katıldığı bir televizyon programında açıkladığı gerekçesi ile tutuklandı ve hapis yattı. Emniyetteki görevine Danıştay kararı ile geri döndü. Ankara’da iki yıl Organize Suçlar ve Kaçakçılık Daire Başkanlığı görevinde bulundu. Eski daire başkanının mahkeme kararıyla göreve dönmesiyle Edirne Emniyet Müdürlüğü'ne atandı. Halen Edirne Emniyet Müdürlüğü görevini sürdürmektedir. Hanefi Avcı polisiye uygulamalarda insan haklarına önem vermesiyle biliniyor.

 
  Bugün 3103 ziyaretçi (9670 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol